Hikayeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hikayeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Geceler onların gündüzüdür. Cinler hakkında birkaç bilgi

  • Cinlerin kokusunu algılasaydık eğer, saniyeler içinde ölürdük. Allah-u Teala buna engel olmuştur.

  • Manisa'da,45 yaşındaki İlyas S.gece yemek yedikten sonra,karısına ve kızına"beni çağırıyorlar"diyip,evden çıkmıştır.Ve asla geri gelmemiştir

  • Evde yalnız kaldığınızda, çıplak yada dekolteli dolaşmak kafir cinleri azdırır.

  • Teyitsiz olarak kayıtlara geçen bilgilere göre, cin vakası yüzünden yılda kaybolan 500'den fazla insan vardır.

  • Astral seyahat sırasında, sevdiğiniz kişinin yanına giderseniz, o kişi ile, belli bir süre sonra evlilik yaşarsınız.

  • İfrit, musallatı olduğunuzda hissedeceğiniz ilk şey, anne ve babanız cesediyle uyanmak olacaktır.

  • Cinlerle ilgili bir bilgi veya hikaye okuyorsanız cinler hemen yanıbaşınıza gelirler, mesela bunu okudugunuz gibi.



Balıkesir'deki bi kız lisesinde yatakhanenin birinde, kızları gece uyku tutmayınca birbirlerine hikayeler anlatmaya başlamışlar. Bunların çoğu da okullarına ait korkunç olaylarmış. Güya şeytan çok eski zamanlarda burada yaşayan bi ailenin fertlerine dadanmış ve onların ruhlarına giriyomuş. İnanışa göre şeytanın ayakları terstir ya, o insana da şeytan girince doğal olarak ayakları ters dönüyomuş.
Aradan bi kaç saat geçmiş. Gruptakilerin uykusu gelince herkes yatağına gitmiş. Kızlardan biri accayip sıkışmış. Tuvalete gidecek ama anlatılanlardan epey bi korktuğu için gidemiyomuş. Alt ranzada yatan arkadaşını dürtüp uyandırmış. Diğer kız da bu hikayelerden en çok etkileneniymiş. Zaten zar zor uyuduğundan hiç kalkmak istememiş. Ancak arkadaşı ısrar edince onunla tuvalete gitmek zorunda kalmış. Arkadaşı tuvalete girince o da kapının önünde beklemeye başlamış.

Diğer kız tuvaletten çıktığında bi tuhaf bakıyomuş. Bizimki anlatılanların etkisiyle de olsa gerek direkt kızın ayaklarına bakmış. Bi de ne görsün! Arkadaşının ayakları ters dönmüş. Parmakları arka tarafa bakıyomuş. Kızcağız çığlık çığlık kaçmaya başlamış. Koşarken de ara sıra arkasına bakıyomuş. Tam bu sırada koridorda belletmen öğretmenle çarpışmış. Kız nefes nefese başına gelenleri anlatmış. Sonunda, "Hocam inanamıyorum, ayakları resmen ters dönmüştü" demiş. Öğretmen, "Benimkiler gibi mi yani?" diyerek ayaklarını göstermiş. Kız kafasını aşağı indirince belletmenin ayaklarının da 180 derece arkaya baktığını görmüş. Napsın kızcağız, bu manzarayla beraber oracıkta aklını yitirmiş...


benim arkadaşım gizem ile birgün okul çıkışı mahallede gezmeye karar vardik.mahallede bitane eski terkedilmiş yapımı daha tamamlanmamış eski bir inşaat halindaki ev vardı. arkadaşım gizem oraya gitmek istedi ama ben çok tedirgindim nolurki dedi.bende zor zor ikna oldum daha sonra inşaatın tuvalet kısmında yani ölmüş bir kedi leşi bulduk çok iğrençti .gizem korkmamamı söyledi sonra merdivenlerden yukarı çıktık sağımıza bir döndüğümüzde kafası bedeninden ayrılmış 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu ölüsü gördük öyle bir korktukki gizeme hemen burdan gitmemizi söyledim.ama gizeme bişey olmuştu dili tutulmuş ve gözlerinden damla damla kan akıyordu.donmuş bir şekilde kanlı gözleriyle gözlerime bakıyordu dayanamadım orda gizemi bırakıp kaçmaya başladım tam gidecektimki yanımızdaki kesikj çocuk başı hareket etmeye başladı!!!!!!!!!!!!! öyle kortumki hemen kaçtım bağırdım ama inşaat ev mahalleye uzakta olduğundan kimse sesimi duymuyordu. gizeme birden bişey oldu ve bana doğru gelmeye başladı üstüme atladı ve bana sarıldı.beni öyle bir sıktıki dayanamadım kaçtım kaçarken gözüme o kedi ölüsü ilişti kedinin vücudundan aşırı hızda kurtçuklar ve sinekler çıkmaya başladı.hemen kaçtım kaçarken ayağım bir taşa çakıldı ve düştüm kafamı duvara vurmuş olmalıyım ki baygınlık geçirmişim gözümü hastanede açtığımda aradan tam bir ay geçmiş ölü gibi uyumuşum uyandığımda öğrendimki gizemin cenazesi kaldırılmış ve gördüğüm o kedi ölüsü ilekızölüsü leşlerigömülmüş.ve ben bunu şuanda deli hastanesinden yazıyorum.şükürki bu kadarını hatırlıyorum.bunu sizinle paylaşmak istedim. ama siz siz olunki asla ıssız biyere gitmeyin...



Share:

Psikiyatrist Osman Şen'in esrarengiz ölümü

Psikiyatrist Osman Şen'e 2009'da yazılan ancak hastanın esrarengiz bir şekilde ölümüne neden olan mektuptan bazı kesitler. Okuyacaklarınız sizi etkileyebilir |

- Merhaba hocam, yaşım 25. Bir arkadaşım önerdi sizi umarım bu mektup size ulaştığında hayatta olurum. Geceleri tuhaf olaylar yaşıyorum. Evde birileri beni izliyor, duşta ensemde nefes hissediyorum. Aynada gözbebeklerim çıkacak gibioluyor. Dua okudukça daha fazla acı çektiriyorlar. Ağaçların altında gölgeler görüyorum çıldıracak hale geldim. Bana yardım edin, gelebilirim numaram bu bana ulaşır mısınız? 0545 *** ** **

- Hocam tam 1 ay oldu, zaman içinde çok şey değişti. Sürekli boğuyorlar beni, tuvaletten 1 saatten aşağı çıkmıyorum, ellerimi keserek kanla yazılar yazıyorum. Yemek yiyemiyorum, niye bilmiyorum sürekli saçlarımı yiyorum bu benim kusmama neden oluyor. Allah rızası için yardım edin hocam, ölecek miyim

- Bugün 06,06,2009 hocam beni hala aramadınız, artık kafayı yeme noktasındayım, saatin arkasında yazılı bir kağıt buldum ne yapıcam bilmiyorum onu da yolluyorum inşaallah bakarsınız.

14,06,2009 Osman Şen Hastayı arar :

Osman Hoca : selamun aleykum

Hasta: Aleykum selam

Osman Hoca : Mektuplarına yeni ulaştım hakkını helal et. Nas....

Hasta : (ağlıyor) Hocam çok kötüyüm. Çok kötüyüm..

Osman Hoca : Yarın gelicem ama şuan bana evde ne gördüğünü söylemen gerek?

Hasta : (1 dakika ses kesintisi) gölgeler, gölgeler var hocam. Işıklar kapalı..

Hoca : o senin yazılı kağıt dediğin muska ve şuan üzülmeni istemiyorum. Cinler sana musallat oldu, sabırlı ol kardeşim. Şimdi yola çıkıyorum yarın orda olurum.

Hasta : (ağlıyor..) (Mırıldanıyor..)

Telefon bağlantısı burda kesiliyor. Osman Hoca adrese geldiğinde öyle bir evin olmadığını görüyor, geri dönerken kaza yaparak ölüyor. 

Share:

Ölü kızlar / Ürpertici hikaye

Bi otomobil tamircisi ılık ilkbahar gecelerinden birinde evine giderken yolun kenarında bi araba ve arabanın başında da patlayan lastiği değiştirmeye çalışan iki güzel kız görmüş. Yardım amacıyla kenara yanaşmış. Ama istepne de patlakmış maalesef. Adam, "Bu saatte bunu tamir etmek imkansız. İyisi mi ben sizi evinize bırakayım, yarın bir çaresine bakarız" demiş. Evin önüne geldiklerinde kızlar adamı bi fincan kahve içmek için evlerine davet etmiş. Ev, bi apartmanın 7. katında, hoş bi daireymiş. İstepneyle uğraşırken elleri kirlendiğinden eve girer girmez adam banyoya gidip ellerini yıkamış. Bu arada OMEGA marka saatini de kolundan çıkarıp, aynanın önüne koymuş. Kızlardan birinin, "Kahve hazır" diye seslendiğini duyunca hemen ellerini kurulayıp banyodan çıkmış. O aceleyle de OMEGA marka saatini çıkardığı yerde unutmuş. Kızların sohbeti çok keyifliymiş. Grup vaktin nasıl geçtiğini anlamamış. Sonunda adam geceyi kızların evinde geçirmiş. Sabah da 7’de kalkıp işe gitmiş. Tamirhanesine vardığında saatini kızlarda bıraktığını farketmiş, "İyi bari, kızları tekrar görmek için bahane olur" diye düşünmüş. Akşam iş bitimi saatini almak için kızların evine gelmiş ama kapıcı bahsettiği kızların artık o dairede yaşamadıklarını söylemiş. Bu iki talihsiz kız 3 hafta önce trafik kazası geçirip ölmüşlermiş meğer. Şu an da, adamın onları ilk gördüğü yere çok yakın olan bi mezarlıkta yatıyolarmış. Tamirci duyduklarına inanamamış, "Nasıl olur? Ben dün akşam evlerinde onlarla beraberdim" demiş. Kapıcı bunun imkansız olduğunu söyleyerek adamı, kapısı avukat tarafından mühürlenmiş dairenin önüne götürmüş. Adam çok meraklanmış tabii. Ertesi gün avukata gidip durumu anlatmış ve beraberce kızların dairesine gelmişler. Mühürü açıp içeri girmişler. Adam doğruca banyoya gitmiş. OMEGA marka saat aynanın önünde bıraktığı gibi duruyormuş..



Share:

Karanlık bir yerde aynaya bakmak

Size hiç kimsenin bilmediği bazı şeyler
anlatacağım.Aynaları bilirsiz sabahları kalktığımızda
karşısına geçip kendiniz izlediğiniz,süslendiğiniz
aynalar.Peki aynaya geceleri hiç baktınız mı,bakmayı
hiç denediniz mi? Denemek istemezmisinz?
Geceyarısından sonra eğer cesaretiniz varsa karanlık
odadaki bir aynaya (el aynası değil) uzun süre
bakmayı deneyin.Oda pencereden gelen sokak
lambalarının verdiği loş ışık altında olabilir.Eğer bunu
yapmak istediğinize kendinizi emin hissediyorsanız
başlayabilirsiniz.'Baksam bile kendimden başka ne
görebilirim ki'dediğinizi duyar gibiyim.Peki bedensiz
varlıkları görmenin bir yolunun da aynalar olduğunu
biliyormuydunuz.Ya da gece uzun bir süre aynaya
baktığınızda gözlerinizle göremediğiniz varlıklatı yada
diğer bir değişle cinleri görmek
istemezmiydiniz.Anlattıklarım size ürkütücü gelmiyor
mu?Yoksa siz cinleri filmlerde izlediğiniz küçük ve
boktan bir lambanın içinde yaşayan varlıklar mı
zannediyorsunuz.Peki onlarla iç içe yaşadığımızın
farkında değilmisiniz.Onların bizi
gördüğü ama bizim onları göremediğimiz bir dünyada
yaşadığımız gerçeğini hiç duymadınız mı?Hiç çevrene
görmek istediğin gözle baktın mı?Denersen
göreceksin ki farkında olmadan etrafındaki yüzlerce
göz seni izlemekte...





Share:

İzmir'de bayan seri katil

Bu kadın seri katil.. Bu da onun kendi bloğunda paylaştığı bir resim.. Erkeklerle ilişkiye girdikten sonra, penislerini kesip köpeğine yediriyor. Bununla kalmayıp organlarını satıyor. Şuan İzmir'de yasal olmayan yollardan gelip yaşadığı söyleniyor.


Share:

Kiyotaki Tüneli


Japonya'da içinden geçmemeniz gereken belli bir tünel var.Kiyotaki Tüneli 1927'de 444 metre uzunluğunda inşa edildi,ve Asya'da 4 lanetli bir numaradır. (13'ün Amerika'da olması gibi) Tüneli oluştururken birçok işçi hayatını kaybetti ve onların ruhları geceleri ziyarete geliyor.Efsane odur ki tüneldeki aynada hayalet görürseniz ölümünüz korkunç olacak.



Share:

Charlesville Kont'nun kızı Harriet'in ruhu

Kalede charlesville kont'nun 3. kızı harriet 'in ruhu olduğuna inanılıyor.Harriel henüz 9 yaşındayken merdivenlerden düşüp ölmüş. eve girenlerde hiç de iyi şeylerle karşılaşmamış.


Share:

Bremen Mızıkacıları gerçek olay

Sene 1973, yer Bremen, Grim kardeşler otobanda sabahki seminere gitmek için yola koyuldular. Ancak , fotoğraftaki gibi hayvanlar üst üste binmiş şekilde önlerine çıktı. Bu olayı gördüklerinde korkudan bayılma noktasına geldiler. Grim kardeşler arabayı durdurduğunda hayvanlar kulak ağrıtan sesler çıkarmaya başladı. Grim kardeşler arabadan indiklerinde hayvanları göremediler. Şoku atlatan Grim kardeşler, 5 dakika kala kazadan kıl payı kurtulmuştular. Onlarda gördükleri bu esrarengiz hayvanları kitao olarak yazdılar ama çocuk seviyesine indirerek.


Share:

Film setinde ölen çocuğun görüntüsü

Üç adam ve bir çocuk filminin çekimlerinden alınmış bir fotoğraf; Arkadaki çocuk çekim sırasında orada yok. Sette kimse bu çocuğu görmemiş ve tanımıyor. Araştırmalar sonucunda bu çocuğun yıllar önce bu odada öldüğü ortaya çıkıyor.


Share:

Cin musallatı olan bir ailenin fotoğrafları

Fotoğrafları çekindikten sonra 3'ününde yüzleri fotoda yanmış olarak çıkıyor, ve yüzleri gözükmüyor. Bu fotoğraf dünyanın en gizemli 5 fotosundan bir tanesi arasında.


Share:

Karabasan hikayesi

Gece herkes uyuduktan sonra bilgisayarda birkaç saat oyalanıp yatağıma geçmiştim. Yorgun olduğumdan yatağa geçesiye birkaç dakika içinde sızmışım. Saat 4 sularında nedenini bilmediğim kısık seste kahkahalar ve vücudumdaki oluşan ilginç kasıntı beni uyandırmaya yetmişti. Bu olaydan birkaç gün önce cinler ve şeytanlar ile alakalı birkaç yazı okumuştum. Okuduğum makalelerde bunun gibi durumlarda nas, felak ve ayetel kürsi dualarının işe yaradığı yazıyordu. Kahkaha seslerini bastırmak için duaları okudum. Fakat her okuduğum dua kahkaha seslerini daha da şiddetlendiyordu. Sanki kahkaha atanlar daha da öfkeleniyordu. Kendimi çok güçsüz hissediyordum. Duyduğum tiz ve ince kahkaha sesleri zaman zaman benden uzaklaşıp zaman zaman kulağımın dibine kadar giriyordu sanki.  Her fırsatta besmele çekip dua okuyordum. Başta duayı duyduklarında şiddetlenen sesler, dua okumaya devam ettikçe şiddetini kesmeye başladı. Zaman zaman azalıp zaman zaman çoğalan bu kahkaha sesleri, sabah ezanı okunduğu ana kadar devam etti. Ezan sesini duyasıya kahkaha sesleri hızla şiddetini kaybedip ezan bittiği anda sesler tamamen kesildi. Hiç namaz kılmayan ben, o gün kalkıp abdest aldım ve sabah namazını kıldım. Namaz kıldıktan sonra rahat bir şekilde deliksiz bir uyku çektim ve o günden beri o sesleri bir daha duymadım.



Share:

Ürpertici bir hikaye / Kesinlikle okuyun!

33 yaşında 2 çocuk annesiyim. Anlatacağım olay 2. Çocuğumu doğurduktan yaklaşık 25 gün sonra yaşandı.
Tamer(ikinci çocuğum) doğduğunda Tuğçe (ilk çocuğum) 5 yaşındaydı. Zeki ve meraklı bir kızdı. O gece eşim bana gece eve geç geleceğini söyledi. Tuğçe’yi uyuttuktan sonra odama geçtim ve tamer’i emzirdim. Tamer emzirdikten sonra 10 dakika içerisinde uyudu. Ben de yorgun bir günden sonra hemen sızmışım olduğum yere. Oturma odasından Tamer’in şiddetli ağlayış sesini duyup yataktan fırladım. Oturma odasına gittiğimde Tamer yerde yatıyordu ve avazı çıktığınca ağlıyordu. Beni gördüğünde çok daha fazla ağlamaya başladı. Susturmak için en sevdiği oyuncağı –ne zaman ağlasa bu oyuncağı gösteririm ve şaşırtıcı şekilde hemen susar- beşiğinden getirmek üzere yatak odasına yöneldim. Beşiğin önüne gittiğimde ağlama sesi hala devam ediyordu. Fakat gördüğüm şey kanımı dondurmaya yetmişti. Belki bir çoğunuz rüya veya kurmaca diyecek, fakat tamamen gerçekti. Tamer beşikte uyuyordu. Peki içeride avaz avaz bağırarak ağlayan bebek kimdi? Hemen oturma odasına gittim. Anında ses kesildi ve bebek falan olmadığını gördüm.  Kapı çaldı. Gelen eşimdi. Olanları birer birer anlattım. O bana gördüklerimin rüya olduğuna inandırdı ve beni rahatlattı. Yatak odasına geçip beraber rahat bir uyku çektik.
Sabah olduğunda kahvaltı için Tuğçe’yi uyandırmaya gittim. Ve günler boyunca uykumu kaçıran o cümleyi kurdu;

“Annecim, dün gece Tamer ağlamasına rağmen neden odamın kapısında ben uyuyana kadar bana gülümseyerek baktın?”


Share:

Oyuncak bebek

Güney Illinois'in kırsal kesimlerinde bir oyuncak firması, bebek bekleyen anne adayları için son derece gerçekçi sesler çıkaran oyuncak bebekler üretmeye başladı. Fakat anlatılanlara göre anne adayları doğum yaptıktan sonra oyuncak bebekler sürekli ağlıyordu. Normalde oyuncak bebeğin ağlama sesini sallayarak susturmak mümkünken doğumdan sonra oyuncakları susturmak için sertçe sarsmak ve vurmak gerekmeye başladı. Gün geçtikçe oyuncakları susturmak için ihtiyaç duyulan şiddet arttı. Sonunda oyuncak bebekler susturulamaz hâle gelince ebeveynler gürültüden kurtulabilmek için oyuncağın kafasındaki mekanizmayı parçalayabilmek umuduyla oyuncakları duvardan duvara vurmak zorunda kaldı.
Pek çok vakada anlatılanlara göre bu olaylar karşısında komşular, çocuk istismarı ihbarında bulunmak üzere polisi aradılar. Polisler olay yerine geldiklerinde kan sıçramış duvarlarda ve yerlerde bebeklere ait organ parçaları buldu. Annelerse polislerin neden geldiğine anlam veremiyorlar ve tek yaptıklarının aptal oyuncakları susturmak için duvara vurmak olduğunu söylüyorlardı; bir yandan da kucaklarındaki bebek şekli verilmiş boş kundağı pışpışlıyorlardı...


Kaynak: onedio

Share:

Zuzula Cin Kabilesi

Dabbe Cin Çarpması filminde bahsedilen Zuzula Cin Kabilesi,Cinler alemi içerisinde yer alan en vahşi, en iğrenç ve en tehlikeli bir kabiledir.Hasan Karacadağ’daki bu cesareti de anlamış değilim.Bu kabileyi muhattap almak oldukça risktir.Çoğu yer bu kabilenin adı geçmez bile.Hatta bazı yerlerde simge ve işaretlerle gösterilir.66 rakamı bazı kültürlerde lanetlenmiştir bu sebeple.666 rakamı şeytanı simgelerken 66 da bu kabileyi simgeliyor.Şeytandan sonra en tehlikeli varlık olarak gösteriliyor.
Bu kabileyle iletişime girenlerin çoğu esrarengiz şekilde ortadan kayboluyor yada ölüyorlar.
Bu kabileyi ilk şu olayda öğrenmiştim.Akdeniz bölgesinde bir şehirde kadının birisi kıskandığı eltisini yok etmek üzere büyücünün birisine gider.Yapılan büyüler etki görmeyince kadın daha da hiddetlenir ve büyücüyü öldürmeye çalışıken, o da son olarak bu kabileden birisini musallat eder.Olayların gelişme süreci oldukça korkunç olup detayına girmiyorum (Sonuçta ben de insanım).İşin sonunda önce kadın ölür sonra eltisi ve kocası,kadının da kocası ve büyücü ölür.Büyücünün öldürülme şekli biraz daha faklıdır.Gecekondusu kısa süre içerisinde aniden yanar ve kül olur.
Ülkemizin birçok yerinde çok eskilerden beri saklanan altınların bu kabile tarafından gömüldüğü ve bunların çıkarabileceği de söyleniyor.
Bu kabile Tanzanya’nın Mwanza şehrinde yaşadıkları biliniyor…




Share:

Hastanede geçen ürkütücü bir hadise

Ameliyathaneden çıkan doktor, dördüncü kattaki ofisine inmek için asansöre bindi. Yanında bir de hasta vardı. Asansör sekizinci kata gelip durdu ve kapıları açıldı. Asansör kapısının önünde küçük bir çocuk dikiliyordu.
"Aşağı mı iniyor?" diye sordu çoc
uk. Doktor, çocuğu dikkatlice süzdü ve cevap verdi:
-"Hayır, yukarı çıkıyor." Düğmeye bastı ve asansörün kapıları kapandı. Yanındaki hasta, doktora dönüp sordu:
-"Neden çocuğun bizimle birlikte asansöre binmesine izin vermedin? Aşağı iniyorduk zaten." Doktor:
-"Çocuk çoktan ölmüştü. Geçtiğimiz gün lösemi yüzünden hayatını kaybetti."
-"Ölü olduğunu nerden çıkardın?" diye sordu hasta.
-"Sol bileğindeki mavi bilekliği görmedin mi? Ölenleri morga götürülmeleri için mavi bileklikle işaretlerler." dedi doktor.
-"Benimki gibi mi yani?" dedi hasta bilekliğini doktora göstererek.




Share:

Dünya dışı canlılardan SCP 173;

Bu canlı kısa uzullara ve kanlı bir yüze sahiptir ve sürekli gözetim altında tutulmaktadır.Kendisine ilk bakışı attığınızda size hiçbirşey yapmaz ama bir kere olsun yüzünüzü çevirdiğinizde veya gözlerinizi kırparak bile olsun göz kontağını kestiğinizde artık gözlerinizi tekrar açmanız için çok geçtir çünkü size doğru çok hızlı bir şekilde koşarak boynunuzu kırıcak ve sizi öldürücektir.


Share:

Cinli Ev / Mutlaka okuyun!

Birgün, işten eve geldiğimde annemi ağlarken gördüm. "Hayırdır anne, ne oldu?" dedim. Bana, "Kardeşin... Kardeşine bak, delirdi sanki..." diye korku dolu gözlerle bakınca yerimden fırlayıp kardeşimin bulundugu odaya girdim. Bana tuhaf gelen hiçbir şey fark etmedim. "Ahmet, birşey mi var kardeşim?" dedim. Bana, "Hayır abi, gayet iyiyim." dedi. Ben de fazla üstüne gitmek istemedim.
Ertesi gün yine eve geldiğimde, merdivenleri çıkarken sanki bizim evin kapısı uzaklaşıyormuş gibi tuaf bir korkuya kapıldım. Tam ne oluyor diye düşünürken, annemin çığlığını duydum. Hızlı adımlarla evin kapısına ulaştım. Elimi cebime atıp anahtarlarımı bulmaya çalıştım.
Birden içerden annemin hıçkırığının dışında, hırıltılı ama insana ait olamayacak bir ses duydum. Bunu duyunca, evde biri acaba anneme mi saldırıyor diye düşünüp eve hışınla girdim. Annem ve küçük kardeşim, holde bana bakıyorlardı. "Anne, ne oldu?" dedim. "Yine Ahmet çıldırdı. Küçük kardeşin Füsun'la bana saldırdı." Çok sinirlenmiştim. Ya annem bana yalan söylüyor, yada kardeşim delirdi diye düşünmeye başladım. Annemin suratına tekrar baktığımda, korku dolu gözlerle yine karşılaştım. Füsun da çok korkmuştu; ama hala şaka yapılıyor sanmıştı. (Füsun 5 yaşında)
Sinirlenmiştim. Tam hızla Ahmet'in bulundugu odaya girecekken, Ahmet birden kapıda belirdi. (İnanırmısınız, ufak kardeşimden ilk defa ürkmüştüm.) Bana bakıyordu sanki düşmanca. Sonra arkasını dönüp odasına girdi. Peşinden gidip "Ahmet!" dediğimde tekrar bana bakıp, "Beni rahat bırak abiiiiiiii!" diye bağırdı. Sinirlenmiştim. "Seni öldürürüm oğlum! Babam, az sonra gelecek. Ya anlatırsın herşeyi yada çok fena olacak. Babama anneme saldırdığını söylerim." "Tamam abi ama bana biraz zaman ver. Sana herşeyi anlatacağım." dedi. İlk defa kardeşimin bana yalan söyledigini hissettim.
O gece, herkes yatmıştı. Ben de kardeşimi izlemeye başladım. Odasına gittim, baktım uyuyordu. Tam arkamı dönmüştüm ki, sanki içimden bir ses, "Kardeşin sana bakıyor!" dedi ve aniden döndüm; ama bakmıyordu. Sonra, "Lan oglum, manyak mısın!" dedim kendi kendime. O gece yattım ama ne yatış! Sabaha kadar uyuyamadım. Sanki gözümü kapatınca Ahmet yanımda... Acıyorum. "Yok arkadaş, bu böyle olmuyacak." dedim. "En iyisi mi, yarın tüm günümü kardeşime ayırayım, onu sesizce takip edeyim." dedim.
Sabah olmustu. Ben, erken kalktığım için, anneme, "Ben, saat 10 gibi dönerim." deyip çıktım. Ahmet de uyanmıştı. Bana candan yakın olan kardeşim, şimdi çok uzaktı. Yanıma bile gelmedi. Tam çıkarken, "Gece iyi uyudun mu?" dedi. irkilmiştim. Ona bakmadan hemen çıktım ve kahveye gittim.
Saat 10'a gelince eve hızlı adımlarla vardım. Sessizce mutfağa girdim; çünkü ordan kardeşimin odası gözüküyordu. Beni görmesin diye, daha önceden mutfağın perdelerini sıkı sıkı örtmüştüm. Sadece minik bir delik kalacak şekilde bırakıp, odayı tamamen görür bir haldeydi. Kardeşim, odadaydı ve tek başına kanepeye oturmuş, dizlerini ovuyordu. Sonra birden durdu. Benim de kanım sanki cekiliyor gibi hissetmeye başladım. Sonra birden göz göze geldik. Aman Allah'ım! Minicik delikten baktığımı hissetmişti.
Çıldıracak gibi oldum. Hızlıca odasına girdim. Gözüm dönmüştü. "Lan noluyor!" dedim, hiç tepkime yok! Ona dokununca, kaskatı oldugunu hissettim. Anneme, "Anne, koş!" dediğim anda, elimi öyle bir tuttu ki kırılıyor sandım. Sonra hırıltılı bir sesle, "Seni öldüreceğim!" dedi ve yere düştü. Sallanıyordu yada titreme gibi birşeydi. Sesi değişmişti. Çıglık mıydı yoksa hırıltı mı, anlayamamıştım.
Annem, koşa koşa içeri girdi. "Ahmet, oglum! Ahmet'im!" Ben, donmuş gibiydim. Sanki ayakta öylece kalmıştım. Annem bana, "Oğlum, tut! Kendine zarar verecek!" diye bağırdıgında kendime geldim. Annemle bile tutamıyorduk sanki kardeşimi. Sonra birden kaskatı durdu. Sanki kilitlenmiş gibiydi. Kafası geriye düşmüş, gözü simsiyaha dönüşmüş gibiydi. Sanki, parmakları dönmüş, kırılmış gibi duruyorlardı. Bir noktaya bakıyordu.
Annem, "Dokunma!" dedi ve dua okumaya başladı. O arada bir defter fark ettim. Elime aldım. İçini açınca değişik bir yazı stili ile birşeyler yazılı olduğunu gördüm. Sonra, insana ait olamayacak bir sesle Ahmet bana birden, "Sakın dokunma!" diye bağırdı. Defter, elimden düştü. Korkmuştum. Bana saldıracak sandım. Nefes alıp verişi değişmişti. Bana bakıyordu. Gözlerinin beyazlığını fark edemiyordum.
Sonra kafasını sağa sola savurmaya ve garip ses yada cığlıkla, "Abi niye baktın, abi niye baktın!" diye habire birşeyler söylüyordu. Birden kaskatı kesildi. Kolunu yavaşca kaldırdı. İşaret parmagı ile pencereyi gösterdi. Sonra bana bakarak, "Geliyor, geliyor!" diye ağlamaya başladı. "Ne geliyor, neeeeeeeeeee!" diye bağırdım.
Annem, durmadan sureler okuyordu. Birden, "Allahu ekber, Allahu ekber!" diye hoca ezan okuyunca, kardeşim iyice çıldırdı. Sara kırizine benzer gibi yere düşdü. Sarsılıyordu. Hoca, her "Allahu ekber!"deyişinde kardeşim cığlık atıyordu. Ve bayıldı.
Annemle ben, şok içindeydik. "Ne yapabiliriz, ne!" diye düşünmeye başladık. "Babama söyliyelim." dedim. Annem, "Onun inancı yok ki, inanmaz!" "Anne, inanmıyor da bu ne! Hadi göstersin doktorluğunu!" dedim. Çıldıracağım!
Sonra kardeşim, "Abi, abi..." demeye başladı. "Ahmet'im, canım kardeşim! Ne oluyor sana? Ne olur söyle!" "Abi, ben yatakta değil miydim? Ne işim var burda? Bana ne olmuş ki???" dedi. "Hatırlamıyor musun?" dedim, "Hayır." dedi. "Abi, annem niye ağlıyor, niye abi?" dedi. O sırada kapı sesi duyuldu. Babam gelmişti.
"Anne, babama herşeyi anlatalım. Saklama!" O gece babamla konuşmaya karar verdik. Tuhaf olan şey, Ahmet hiçbir zaman babamın yanında garip olmuyordu. Gayet normaldi. O gece, babam viskisini yudumluyor, hasta raporlarını inceliyordu. Kapıya vurdum, yanına girdim. "Ne oldu Murat?" dedi. Babama, "Ahmet..." dedim. Ama bir kere nefes alıp verdim. (Babamla sakin konuşmak istiyordum. Yaşım 25 olmasına rağmen, hala ondan çekiniyordum.)
Babama, "Seninle birşey konuşmak istiyorum." dedim. O, "Şimdi olmaz. Önemli bir ameliyatım var ertesi gün. Raporları incelemem gerek!" dedi; ama ben anlatmaya kararlıydım. "Ahmet..." dedim.
"Lütfen baba, sadece dinle. Çok önemli..." deyince, "Tamam, ama kısa tut!" dedi. Babam, sakindi. Bugünki tüm olanı biteni anlattım. Beni sakince dinledi. Sonra birden, "Hadi ordan, ben öyle şeylere inanmam! Tamam, bu kadar yeter! Çık dışarı, çalışmam gerek!" dedi.
Çok sinirlenmiştim. Tam kapıya yönelmiştim ki, Ahmet'in odasından korkunç bir çığlık yükseldi. Evin ışıkları gidip gidip geliyordu. Ürkünçtü. Ev, sanki kolonlardan çatırdıyordu. Dönüp babama baktım. "Buyur baba, hadi açıkla bu olayı." dedim. "Kötü bir rüya görmüştür." dedi. Sonra Ahmet'in odasına yöneldik. Babama, "Peki ışıklar niye gidip geldi?" dedim. Bana,"Bu kadar salak olma. 21. yüzyılda yaşıyoruz." dedi.
Ahmet'in odasına yaklaştıgımızda, acık olan kapı birden kapandı ve içerden kilitlendi. Babam, "Neler oluyor böyle!" dedi. Sonra kardeşimin çığlıkları odadan yükselmeye başladı. Babamı ilk defa paniklemiş gördüm. Bana, "Kapıyı kır!" dedi. "Kır şu kapıyı, ne bakıyorsun!" Kapıyı kırdım.
İçeri girdiğimizde, Ahmet duvarın köşesine geçmiş, sırtı bize dönük oturuyordu. Hırltılı hırıltılı, "Sizi öldürecem, sizi öldürecem!" diyordu. Annem de gelmişti. Kadıncağız, sesli olarak sureler okumaya başladı. Babam, "Ne yapıyorsun sen!" dedi. Ahmet, sureleri duydukça cığlık atıyordu. Sonra sırtının üstüne yere düştü. Ağzından köpükler geliyordu. Babam, "Sara krizi geçiriyor." diye yanına gitti. Ben, Ahmet'i tutmaya çalışıyordum. Krizi geçmişti. Uyandı. "Baba, abi... Ne oluyor? Ne işim var benim yerde!" diye ağlamaya başladı. Babam bana, "Sen, bu gece kardeşinle yat. Yarın, bie psikoloğa gösteririz." dedi. Babama, "Baba, bu piskoloktan öte!" dedim. Bana, "Konuşma, ne o zaman söyle!" dedi. Onunla tartışmaya giremezdim.
Herkes odadan cıktı. "Ahmetim, canım kardeşim. Ne oluyor sana!" "Abi, bana birşey mi oluyor?" dedi. Unutmuş gibiydi. "Tamam, birşey yok." dedim; ama unuttugunu sanmıyordum. "Hadi gel, yatalım." dedim. Kardeşimi koynuma alarak yattık ve konuşmaya başladık. Ben, ona, "Hani bana herşeyi anlatacaktın." deyince, "Abi, sana herşeyi söylemek isterim; ama söylersem beni öldüreceklerini söylediler." "Kim onlar, kim?" dedim. "Lütfen abi, beni zorlama!" dedi. Yatmadan önce okulda ögrendigim duayı okudum. "Ah!" dedim. "Neden daha önce annemi dinleyip Kur'an ögrenmedim ki!" diye içimden geçirdim.
Kardeşim, uyumuştu; bense hala düşünüyordum. Bir ara gözümü kapattım. Odada sanki hafif bir rüzgâr estiğini hissettim. Korkuya kapılıp hemen sağa sola dikkat kesildim. Kardeşimin yere düştügünde işaret etigi pencere tarafına baktım. "Acaba açık mıydı?" diye. Açık değildi.
Odada sağı solu inceleye inceleye, aklıma güzel şeyler getirmeye calışarak ve yine sağa sola bakarak tam uyuyacaktım ki bir şey dikkatimi çekti. Kardeşimin duvarda bir resmi vardı. Güzel bir resim... Hep bir noktaya bakıyor gibi durur, yani yatarken gözlerine bakıyor gibi gözükmez; ama sanki beni izliyor gibiydi. Rahatsız olmuştum. Kalktım, resmi kaldırdım. Tekrar kardeşimin yanına yatarak bildigim duayı daha çok tekrar tekrar okudum.
Oda sessizdi. Gözümü kapadım. Sonra kapının açıldığını hissettim. Yine dikkat kesildim. Kapı yönüne baktım. Kapı, gercekten açıktı. Sonra yine dua okumaya basladım. Korkmuyacaktım; çünkü gücü kudreti sonsuz olana (Allah'a) sıgınmıştım. İnancım, o gece doruk noktasındaydı. İçimden bir şey, "Sakın korkma!" diyordu.
Sonra gözümü yumdum. Ayak tarafımda bir ağırlık hissettim. Sanki yatağa biri çıkmıştı. Yavaş yavaş göğsüme doğru çıkıyordu.Ama korkmuyacaktım. Sonra bedenimi sıkıştırdığını hissettim. Gözümü açtım ama kafamı çeviremiyordum.
Birden, "Senden değil, seni Yaratan'dan korkarım." dedim. Bunu deyince ağırlık sanki iyice arttı. İçimden, "Lütfen anne gel, lütfen anne gel!" diye ağlamaya basladım. Evet, içimden ağlıyordum. Sonra kapı açıldı. Ağırlık kayboldu. Kafamı kaldırdım ki annem. "Anne, anne! İyi ki geldin." dedim. Annemde ise hiç ses yok. "Anne," dedim. "Oğlum, sen istersen odana geç. Ben, kardeşinle kalırım." dedi. "Yok, ben kalırım." dedim. "Oglum," dedi. "Hemen kalk!" Şöyle bir anneme baktım; ama aman Allah'ım! "Annem olamazsın sen! Nesin sen? Kimsin sen?" Ses çıkarmadı. Öylece bakıyordu. Ayakları tersti. Dua okumaya başladım. Sonra nasıl oldu anlamadım, bir şekilde kayboldu.
Kardeşimi o gece yanlız bırakmamam gerektiğini anlamıştım. Ne yapmam gerektiğini düşünürken uyuya kalmışım. Çok ilginçti. Rüyamda, uzun karanlık bir koridorda yürüyorumdum. Sonra önümde Ahmet'in olduğunu fark ettim. Ona doğru koştukça, o uzaklasıyordu. "Ahmet, dur! Ahmet, dur kardeşim!" diye bagırıyordum. O, "Abi, yardım et abiiiiiiiiiiiii!" diye birden kayboldu. Ben, daha hızlı koşmaya basladım. Yetişemiyecegimi anlayınca durdum. İçimden bir şey, "Geriye dön!" diyordu. "Geriye dön..." Nefes nefese idim. Dönünce Ahmet birden boğazıma sarıldı. Sıkıyordu. Resmen boğuluyordum.
Gözlerimi açtığımda Ahmet'in beni boğuyor olduğunu ve annemin beni hıçkırıklar içinde kurtarmaya çalıştığını fark edince, Ahmet'i üstümden attım. Bana bakarak gülüyordu. "Seni boğacağımı söyledim, seni boğacağımı söyledim!" diye gülüyordu.
Duvara doğru dönerek duvarı tırnakları ile kazımaya başladı. Bunu görünce üstüne atladım. Anneme, "Onu yatağa bağlayalım." dedim. Annem'le kardeşimi yatağa bağladık. Kardeşim, iyice çıldırdı. Bana, "Pis homo, pis homo! Sakın hocayı getirme, sakın! Yoksa seni bec......im!" diyordu. Nerden anlamıştı hocayı?
Babam, sabah erken gitmişti işe. Saat 7:00 gibi ameliyata girecekti. Gitmeden anneme, "Ahmet'i hastaneye getir. Onu psikoloğa gösterelim." demiş. Anneme, "Ben şimdi geliyorum." diye evden çıktım. Bir hoca bulacaktım. Arkadaşımın tavsiyesi ile bir hoca buldum. Ona her şeyi anlattım ve bizim eve getirdim. Beraber merdivenleri cıkarken, hoca dua okumaya basladı.
Annem, bizim geldiğimizi gördüğü için kapıyı açık bırakmıştı. Biz kapıya yanaşınca, kapı birden kapandı. Annem, kapıyı tekrar açtı. Ben, içeri girdim; hoca ise girmedi. Bana bakarak, "Ben, ilk etapta giremem." dedi. "Neden?" diye sordugumda, "Bu ev, hiç hayırlı değil. Size burayı kim ve ne zaman sattı?" "Ne alakası var!" dedim. "Size burayı satan kişinin başına da aynı olaylar gelmişti." "Peki sen nerden biliyorsun?" dedim. "Satan şahıs, çok ucuza sattı." ve hiç bir şey demedi.
Bana, "Beni sana kim önerdi?" dedi. "Arkadaşım Dursun." dedim. "O zaman ara Dursun'u!" "Niye ki?" dedim. "Sen, ara Dursun'u!" Aradım. "Ya Dursun, bugün yanına ugradım ya," "Alo, evet dinliyorum seni..." "Bana bir hoca bul diye." Dursun, birden telefonda gülmeye başladı. Bana, "Sen içtin mi?" diye sordu. "Hayır, ne alakası var! Şimdi dedim ya!" "Arkadaşım, beni geçen sen memleketime ugurlamadın mı?" deyince şok geçirdim yani. "Sen hala gelmedin mi? Evet, o zaman ben kimle konuştum?" derken, "Ooooo, hadi işim var. Bitince ararım." deyip suratıma kapattı telefonu.
"Neler oluyor?" diye düşünürken, hoca hızla kardeşimin bulundugu odaya girdi. Ben, donakalmıştım. "Sen... Sen kimsin o zaman!" diyebilmişim sadece. Hoca girince kardeşim, "Sen, sen! Seni tanıyorum!" diye korkunç bir çığlık attı. Hoca, kardeşime, "Yaradan Rabb'in adına! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Seni zavallı!" dedi ve sureler okumaya başladı.
Ben, hâlâ neler olduğunu çözememiştim. Bu şahıs, kimdi? Sonra kardeşimle konuşmaya başladı. "Bu insanları rahat bırak!" dedi. Kardeşim, "Abi, abi! Çıkar onu odadan!" diye ağlamaya başladı. Ben, hala telefonun şokunu yaşıyordum. Sonra bu şahıs, bana, "Hadi kardeşini sıkı tut!" dedi. Annemi de çağırdı; ama tutmadan önce abdest almamızı istedi. Aldık. Yani annemin bana gösterdiği şekilde. Sonra kardeşimin yanına gittik. Hoca, baş ucunda Kur'an okumaya başladı. Bize, "Hadi, şimdi tutun!" deyince, annemle ben hemen tuttuk. Kardeşim, çığlık atıyordu. Gözleri, siyahla kan kırmızısı şeklinde değişip duruyordu.
Sonra yatağı sallanmaya başladı. Odadaki gardrop kapakları açılıp kapanıyordu. Mutfaktan tabak kırılma sesleri geliyordu. Lambalar açılıp kapanırken, bizim bulundugumuz odadaki lamba ise patladı. Sonra ani bi sessizlik oldu. Kardeşim, bayılmıştı. "Bitti mi?" dedim, hoca olarak getirdiğim şahısa dönerek. "Hayır, burada kaldığınız sürece hiç bitmez." dedi.
"Sizden önce, burda bir aile yaşardı. Çok güzel bir aileydi. Sonra küçük oğullarında paranormal bir durum meydana geldi. Başlangıcında, oğulları gece su içmeye kalkmış. Koridorda yürürken, şu an bulunduğumuz odanın kapısı acılmış. O zaman, bu odayı sadece misafirler için kullanırlarmış. Çocuk, kim açtı diye içeri girdiğinde, kapı birden kapanmış ve çocuğun içerden çığlığı yükselmiş." "Ve sonra?" dedigimde, "Tamam, bu kadar. Sonrası sondu zaten." dedi.
Bana, "Sen, Kur'an bilir misin?" "Hayır!" dedim. "Ya sen teyze?" dedi. Annem, "Biraz..." dedi. Bana dönerek, "Niye öğrenmedin?" dedi. Cevap veremedim. "Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğini biliyor musun?" dedi. "Evet." dedim. "Babanın inancı nasıl?" diye sorunca yine cevap veremedim. Bana, "İşte, sizin zayıf halkanız bu!" dedi. "Burdan üç gün içinde taşının, yoksa ailenizden biri zarar görecek." dedi. "Ne! Taşınmak mı! Babama bunu nasıl kabul ettiririm?" diyince, "Bu, beni ilgilendirmez." dedi. Kapıya doğru yöneldi. Gidiyordu. Sonra bana dış kapıdan bakarak, "Hani su içmeye giden çoçuk vardı ya..." Hiçbir şey diyemedim. Sadece, "Evet?" şeklinde kafamı salladım. "O, bendim." deyip hızla uzaklaştı.Hızlıca ayağa kalktım. Kapıya koştum. Daha sorularım bitmemişti. Ama o çoktan gitmişti.
O gün hoca öyle diyince, annemle, "Artık bu evde kalamayız." diye konuştuk. Kardeşim de kendine gelmişti babamı zor bela ikna ettik. Hem de tam da üçüncü günde. (burda, babamın başına bişey geldi ve şimdi dini bütün bir insan oldu) Ve o evden taşındık.
Aradan üç yıl geçmişti. Birgün, o mahalleye işim düşmüştü. gittiğimde, "Eve de bakayım." dedim. Kocaman bir bahçesi vardı. Ev, üç katlıydı. Babam, orayı bir mütahite vermişti. Yıkılsın, evler yapılsın diye; ama mütahitin yıkım işlerinde hep aksilikler olmuş. İşcilerden biri, aklını kaçırmış, biri de ağır yaralanmıştı. Mütahit de yıkamıyacagını anlayınca, o ev öylece kaderine terk edilmişti.
Bahçe kapısına kilit vurmuşlardı ve "İçeri girmek tehlikeli ve yasaktır!" diye bir tabela asılıydı. Evin bahcesine bakarak geçerken, evin kapısının aralandıgını gördüm. Ev, sanki beni cagırıyordu. Arkama bakmadan dönüp gittim ve bir daha o mahalleye, hatta o evin bir mil yakınına bile yaklaşmadım.


Share:

Mezarlık Ziyareti

Bundan bir yada iki ay önceydi. Mersin'de oturduğumuz için Mersin`in yerlileri olarak yaz geldi mi yaylaya gideriz ki serin havalarda rahat olalım diye. Bu yaz, yine yaylaya gitmiştik. Bizim ev, Namrun(Çamlıyayla)'da ve en guzel yerinde. Yalnız tek kötü yanı, evin yanında bir mezarlık vardı ve bazı geceler, mezarlığa bazı insanlar gelirdi. Olaylar şöyle başlamış: Bundan yıllar önce, bir araba dolusu genç, sürat denemeleri yaparken önlerine bir-iki çocuk çıkmış. E, bunlara çarpmışlar. Fakat ani manevra yaptıkları için, hem çocuklar ölmüs, bunlar da yol dışına çıkıp bir ağaca çarpmışlar. Bu gençler, birer yıl arayla ölmüşler. Her yıl, her ay, kazanın gerçekleştiği gün ve saat vakti gelince, mezarlığa gelirlermiş. Bunları bana köyün imamı anlattı. Yine bir gece, onları izliyordum ve birinin bana baktığını hissettim. Perdeyi hemen kapadım ve yatmak icin karımın yanına gittim. Ertesi gün, arabamın camının kırık olduğunu gördüm. Ama hiç bir yerde, cam parçası yoktu. Ertesi gece, yine izledim ve bu sefer iki tanesi bana bakıyordu. Çok korkmuştum . Ölenlerin ruhları için Fatiha okudum, dua ettim olmadı. Sabah kalktığımda, arabamın üstünde bir hırka buldum. Bu, o gün kazada ölen cocuklardan birine aitmiş. Aradan bir kaç gün geçti ve mezarlığa gittim. Mezarlarının üzerinde iki tane kutu vardı. Birinin üstünde benim arabanın kırılmış camları, birisinde ise benim saçlarım. Bu olayı hocaya anlattım. "Oğlum, sen büyük günah işlemişsin. Bu yaptığına kızmış olacaklar' dedi. Eve gittigimde, gördüklerim beni dehşete düşürdü. Arabamın el freni çekilmis ve mezarların üzerine itilmişti. Kapıların kilitli olduğundan adım gibi emindim. Anahtarlar cebimdeydi ve camları yaptırmıştım. Arabamsa, o iki çocuuun mezarlarının üstünde duruyordu. O günden sonra, bir daha ailemle oraya gitmedim


Share:

Ürkütücü bir vaka

2000 yılında, Kimberly Rivers adında genç bir kadın,gördüğü bir rüya yüzünden psikolojik tedavi gördü.Söylediğine göre; rüyasında, sisli bir tapınaktan, suratında sinsi ve korkutucu bir gülümseme olan insansı bir yaratık, ağzından kan damlaya damlaya, bastığı yerleri kanla lekeleyerek ona doğru yaklaşıyor ve "Geliyorum." diyordu. Bu rüyayı her uykuya dalışında gördüğünü söylüyordu ve her gün yaratık biraz daha yaklaşıyor diyordu.
Bu durumdan kurtulması için yaklaşık 10 ay tedavi gördü.En sonunda iyileşti, artık öyle bir rüyadan bahsetmiyordu ama doktorlar Kimberly'de gözle görülür bir zayıflama ve solgunluk sezdiler.Kendisini toparladığına kanaat getirilen Kimberly, 16 Kasım sabahı taburcu edildi.
Taburcu olduktan 1 hafta sonra, 23 Kasım sabahı komşularının ihbarı üzerine evinde yapılan aramada ölü bulundu. eve, yatak odasının kapısının karşısındaki pencereden girilmişti. Yerde kanlı ayak izleri bulan polisler, kızın kafasının, kesici bir alet olmaksızın kopartılmış olduğunu ve yatağının yanındaki duvarda kanla yazılmış olan şu sözlerin olduğunu belirttiler:
"Neden ona inanmadınız?"



Share:

Okurken ürpereceğiniz en korkunç 9 olay

1. Bir çocuğun bedeninde yaşayan ölü kadın

Hindistan Delhi'de, 1930 yılında 4 yaşında olan Shanti Deva, bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Doğarken annesinin ölümüne sebep olan çocuk, konuşmaya başladığında garip hikayeler anlatmaya başladı ve bulunduğu bölgenin lehçesiyle konuşmuyordu. Adının Ludgi olduğunu iddia ediyordu. Olaydan şüphelenen baba küçük bir araştırma yaptı ve çevre bölgelerde yaşayan Ludgi adındaki kadınları araştırdı. Kızının anlattığı hikayelerle örtüşen bir kadın buldu fakat kadın ölmüştü. Böylelikle Hintler arasında yaygın olan reenkarnasyon olaylarına bir yenisi daha eklenmiş oldu.

2. İnsanları korkutan cin cüce

2008 yılında garip bir video yakalandı. Gece balık tutmaya çıkan arkadaşlar, balığın ardından kendi aralarında sohbet ederken video çekiyorlardı. Çalılıkların arasından sesler geldi. İlk olarak bir arkadaşlarının onlara şaka yaptığını düşündüler ama sonra durumun farklı olduğunu anladılar. Videoya çektikleri garip giyimli bir cüceydi. Gördükleri cüce, başkaları tarafından da görüldüğü iddia ediliyor. Ya o bölgede yaşayan cüce bir aile var ya da gerçekten cin cüceler var.

3. Freddy Jackson'ın hayaleti

1.Dünya Savaşı sırasında çekilen bu fotoğrafta bir hayalet var; bu fotoğrafın çekilmesinden iki gün önce uçak bakımı yaparken pervaneye sıkışıp parçalanarak ölen Freddy Jackson. Arkadaşları, fotoğrafta olan kişinin Freddy olduğu konusunda ısrarcı. Eğer öyleyse, hayaletler gerçekten var.

4. Köpekleri öldüren köprü

İskoçya'da bulunan Overtoun Köprüsü, garip bir şekilde köpekleri çıldırtıyordu. Sahipli ve sahipsiz köpekler bu köprünün belli bir yerine geldiklerinde çıldırıyorlar ve kendilerini köprüden atıyorlardı. Bazı köpekler kurtulsa da, psikolojileri pek düzgün kalmıyordu. Bazılarının iddiasına göre köpekler köprüde İsa'nın suretini gördükleri için buna dayanamayıp kendilerini köprüden atıyordu.

5. Işınlanabilen adam James Wordon

3 Eylül 1873 yılında, kullanılabilen video kameraların da desteğiyle kaydedilen bu olayda, bir adam ışınlanabildi. Sırlarını paylaşmayan bu adamın adı James Wordon. İlk olarak bir koşu yarışında birinci olarak dikkatleri üstüne çeken Wordon, ikinci olayını bir konser alanında gerçekleştirdi. Konserde en arkalarda yer alan Wordon, kameranın da kayıtlarına göre, birdenbire en öne geçti. Kayıtlar şuanda yasaklı.

6. Şeytanın ayak izleri

1855 yılı şubat ayında bir gece yarısı, kar yağışının ardından karda toynağa benzeyen izler görüldü. Tabi ki normal bir hayvanın toynaklarından büyük izlerdi bunlar. Sadece kar üstünde de değildi bu izler, tepelerde, ahırların üstünde, hatta evlerin üstünde, yer yer ise duvarlarda görüldü. Yerel halk bu ayak izlerinin şeytana ait olduğunu düşündü ve silahlanmaya başladı. O günlerde gökyüzünde 666 sayısının da belirdiğini iddia edenler var.

7. 30 yıl sonra uyanan zombi kadın

Felicia Felix-Mentor 1906 yılında salgın hastalıkla ölen Haitili bir kadın Defin işleri gayet normal bir şekilde gerçekleştirilen kadın 1936 yılında perişan kıyafetleri ve ölü gibi yürüyen bedeniyle sokaklarda görüldü. Babasının bahçesinin etrafında görülen kadın soranlara 'Burası benim babamın, buraya sahip çıkacağım.' demiş. Kocasıyla da karşılaşan kadını kocası da onayladı. Asıl mesele bu kadın mezarından nasıl kalkıp gelmişti?

8. Ufolar dünyada

Brezilya'nın doğu ormanlarında karşılaşılan, tanımlanamayan uçan objeler vardı. Halk tarafından onlara 'chupa' denildi. UFO'ya benzeyen bu nesneler, büyük uğultular ve rüzgar çıkarıyordu. Hatta bazen insanları avladıkları da iddia edildi.

9. Bir gemi dolusu ölü mürettebat

1938 yılında, Hollanda'ya ait Ourang Medan adlı gemi, Endonezya yakınlarında, tüm mürettabı ölü bir şekilde bulundu. İşin garip olan kısmı ise, verdikleri yardım çağrısı, merkeze 1 saat sonra düştü. Geminin her odasında ise ölüm yazıyordu.

Kaynak : Youtube'da Emin Efendi isimli kanalın İzlerken Ürpereceğiniz En Korkunç 9 Olay videosu.

Share:

Öne Çıkan Yayın

Türkçe büyü kitabı PDF

Gizli bir kaynaktan bulduğum çeşitli büyülerin bulunduğu pdf dosyası indirme ve önizleme linki:  https://yadi.sk/i/SSRUHBHVjBFkr

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Bu Blogda Ara

Blog Arşivi

Labels

Labels